MENÜ
Erzurum 31°
Dadaş Tv
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bağış'tan acil Anayasa formülü!
Gündem
8 Haziran 2009 Pazartesi 01:21

Bağış'tan acil Anayasa formülü!

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'tan Ana muhalefete Anayasa çağrısı!
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ''Artık Türkiye askeri darbeler sonrası başbakanların asıldığı, 10 yıl önceki gibi şiir kitabındaki şiirleri okuduğu için büyükşehir belediye başkanlarının cezalandırıldığı, Dostoyevski'nin kitaplarının yasaklandığı bir ülke değil'' dedi.

Bağış, AK Parti Diyarbakır İl Başkanlığınca parti binasında düzenlenen ''Siyaset Akademisi''nde yaptığı ''AB ve Müzakere Süreci'' konulu konuşmasında, AB'nin 6 ülkenin kurduğu ve 27 üyesi olan bir birlik olduğunu söyledi.

AB üyesi ülkelerin dünya ticaretinin yüzde 20'sini karşıladığını belirten Bağış, şöyle konuştu:

''Şu anda AB Parlamentosu seçimi yapılıyor. Şu anda nüfusa göre en çok üyesi bulunan ülke Almanya'dır. 20-30 yıl sonra nüfus artış oranına göre AB'ye girecek Türkiye'nin üye sayısı Almanya'dan fazla olacaktır. Türkiye'nin AB'ye başvurusu ilk olarak 1959'da rahmetli Adnan Menderes tarafından yapılmıştır. Bazı ülkelerin başvurusu 3-5 yıl sürüyor. Bizim 50 yıl sürmüş. İlk 45 yılda havanda su döverken, kimileri (AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçiyor) deyip Diyarbakır'a yatırım bile yapmadan hedefi saptırırken müzakere için neler yapmak gerekir diye kafa yormamış, AK Parti olarak biz 45 yılda yapılamayanı 2 yılda yaptık.''

-''REFORMLARI YAPARAK, MÜZAKEREYİ BAŞLATMAYA MECBUR BIRAKTIK''-

Türkiye olarak gerekli reformları yaparak AB'yi müzakereyi başlatmaya mecbur bıraktıklarını ve bunun için gerekli zemini oluşturduklarını vurgulayan Bağış, şöyle devam etti:

''Artık Türkiye askeri darbeler sonrası başbakanların asıldığı, 10 yıl önceki gibi şiir kitabındaki şiirleri okuduğu için büyükşehir belediye başkanlarının cezalandırıldığı, Dostoyevski'nin kitaplarının yasaklandığı bir ülke değil. DGM'ler lağvedildi. YÖK ve TRT yasaları değiştirildi. 2002-2004 arasında yoğun reform yapıldı. Türkiye daha çok demokratikleşti. Brüksel zirvesinde önümüze Kıbrıs ile ilgili diretilmek istenen şartlara karşı Başbakan, yumruğunu masaya vurdu ve sorunu çözdü. Türkiye'ye müzakere başlama süreci verildi. Müzakerenin en önemli 3 ayağı siyasi kriterler, ekonomik kriterler ile sivil toplum ve tanıtım diyaloğudur. (Türkiye için AB süreci yavaşladı) diyorlar oysa, 2009'a hızlı bir giriş yaptık, 400 sayfalık ulusal programımız yayınlandı.

Nazım Hikmet'in vatandaşlığını yaptık. Daha önce bu ülkeden sosyal demokrat iktidarlar geçti, şair başbakan geçti kimse bunu yapmadı. Kadın-erkek eşitliği için gerekli çalışmalar yapıldı ve bir komisyon kuruldu. Çevre Antlaşması'nı imzaladık. TRT 6'nın yayına başlamasını sağladık. Bugün bizim vatandaşımız anladığı dilden bir yayın izlediği için ülke bölünüyor mu? Tam aksine güçleniyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez Alevi açılımı yapılıyor. GAP Bölgesi'ne yaklaşık 500 milyon avroluk ek fon aktarıldı. Başbakan yine haziran sonunda kararlılığını göstermek için Brüksel'e gidecek.''

-ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ-

Bağış, Türkiye'nin yapması gereken en önemli çalışmanın Anayasa değişikliği olduğunu belirtti.

Yakın dönemde Anayasa değişikliği yapmayı hedeflediklerini anlatan Egemen Bağış, şunları söyledi:

''Askeri darbeden sonra hazırlanan bir Anayasa ile asgari demokrasi olur. Bu Anayasa ile AB'ye girmek hayal olur. Bu çerçevede muhalefet lideri Deniz Baykal'a buradan, Diyarbakır'dan seslenmek istiyorum. Gelin bu Anayasa değişikliğini beraber yapalım. Başbakanın talimatıyla Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Ahmet Türk ve diğer siyasi parti temsilcileriyle AB'ye destek konusunda görüşmeler yaptık. Eğer bu konuda ciddiyseler, gelsinler herkesin ihtiyacına, Türkiye'nin ihtiyacına cevap verecek Anayasa hazırlayalım. Anayasa değişikliği deyince kaçmak kimseye, Türkiye'ye yakışmıyor.

Anayasa'nın yanı sıra mahkemelerin hızlı karar vermesi için yargı reformu gerekiyor. Bunun çalışmaları içindeyiz. Herkes siyasi partiler yasasından rahatsız. Gelin siyasi partiler yasasını değiştirelim. Kamu denetçiliği kurumu kuralım. Bunu hazırladık, Anayasa Mahkemesinden geri geldi. Önce Anayasa'nın değişmesi gerektiği bildirildi. Yolsuzlukla mücadele yasası için de çalışmalarımız devam ediyor.''

-''TÜRKİYE GÜCÜNÜN FARKINA VARMALI''-

Bağış, AB'nin de sorunları olduğunu vurgulayarak, ''AB'nin hiç sorunu yok mu? Elbette terör, ayırımcılık, ırkçılık, şiddet, enerji, uyuşturucu ve yaşlanma gibi sorunları var'' diye konuştu.

O sorunların çoğunun Türkiyesiz kolay kolay çözülmeyeceğinin görüldüğüne dikkati çeken Bağış, şunları kaydetti:

''Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunların şöyle bir listesini yapsak, onların da birçoğu AB süreciyle birlikte çözebilir. Türkiye ile AB arasında entegrasyon sağlandıkça her ikisinin de sorunlarının ortadan kalktığını görüyoruz. Demokrasimize sahip çıkmak AB'nin birinci şartı, bunu yerine getireceğiz. Ama önce Türkiye kendi gücünün farkına varmalı. Türkiye dünyanın 17, Avrupa'nın 7. büyük ekonomisine, en genç nüfusuna sahip.''

Partililerin ''koruculuk sistemi, bölgeler arası gelişmişlik, Kürt sorunuyla'' ilgili sorularını yanıtlayan Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

''AB sürecinde koruculuk sistemi kalkacak mı sorusuna benim gönlümden geçen cevap şu, inşallah AB sürecinde kardeşin kardeşi katletmesi bitecek. Kan dökülmesi bitecek. Huzur ve barış içinde daha aydınlık yarınları birlikte yaşayacağız. AB ülkelerinin geçmişinde onların da benzer sorunları olduğunu görüyoruz. Ama bugün hiçbirinde o sorunların hiçbiri yok. Demek ki AB sürecinde kurallara tam uyunca bu sorunlar da ortadan kalkıyor. İnşallah sadece koruculuk sistemi değil, bütün mekanizmalarıyla terör belasından da onun beraberinde getirdiği diğer kısıtlamalardan da kurtuluruz.

AB sürecinde birçok şey değişmeye başladı ve birçok şey de değişecek. Bu süreçte çetelerin devleti yönetme iddiası kalmayacak, darbe heveslisi, darbe çığırtkanlığı yapanlar da kalmayacak. Kimsenin doğduğu şehirle ilgili, etnik kökeni ve inanışıyla herhangi bir ayırımcılık yapma imkanı kalmayacak. Çünkü bütün ayırımcılığı yasaklayan bir anlayış çerçevesinde. O yüzden de belki AK Parti olarak Cumhuriyet tarihinde en çok AB'ye biz sahip çıktık. Çünkü AK Parti'de her türlü ayırımcılığı, ırkçılığı ve bölücülüğü yasak kabul eder. Bütün inananları, insanları eşit gören bir partidir.''

-''HİÇBİR LİDER SONSUZA KADAR O KOLTUKTA OTURMAYACAK''-

Bağış, ABD Başkanı Obama'nın da ondan önceki Bush ve Clinton'un da Türkiye'nin AB üyeliğine devlet politikası olarak destek verdiklerini ifade etti.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin ilk baştan beri Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduğunu bildirdiğini vurgulayan Bağış, şöyle devam etti:

''Geçen Paris'e gittim. Elçilikteki duvarda gördüm. Paris'e atadığımız ilk temsilcimizi 1400'lü yıllarda ilk sefirimizi atamışız. 600 yıllık resmi ilişkilerimiz var. Bu sürede ilişkilerimizin çok iyi olduğu ve kötü olduğu dönemler var. Ama kesin olan bir şey var ki ilişkilerimiz devam etmiş. Bu süre içinde ne liderler gelmiş ne liderler gitmiş. Hiçbir lider sonsuza kadar o koltukta oturmayacak. Siyasi istismar yapıyor olabilirler, Avrupa'daki seçimlere bir takım mesajlar veriyor olabilirler. Ama AB'nin birçok sorunu Türkiye olmadan çözülemez.''

Avrupa'da yaklaşık 20 milyon civarında Müslümanın yaşadığını bildiren Egemen Bağış, sözlerini şöyle tamamladı:

''Bu Müslümanların gençlerine Avrupalıların hangi mesajı vermek istediğini düşünmesi gerekiyor. Onlara terörü, ırkçılığı, şiddeti teşvik eden Bin Ladin gibileri mi öne çıkarmak istiyorlar, yoksa ülkesini, o batı ülkeleriyle daha da yakınlaştırmaya çalışan, her türlü demokratik zulme rağmen yine de demokrasi diyen Recep Tayyip Erdoğan gibi bir demokrasi kahramanını mı öne çıkarmak istiyorlar? Onu Avrupa'nın da düşünmesi lazım. Çok Sarkozy'ler gelir geçer ama Türkiye'nin kritik önemi azalmaz. Zaman içinde demokratikleşme konusunda gerekli şartlar oluşursa belki onlar Türkiye'yi üye yapmak için bize gelirler, yeter ki biz birbirimize düşmeyelim.''
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 ALVARLI ENSAR
 9 Mart 2010 Salı 12:17
ya her ilde üniversite kurulmuş, artık kim erzurumdaki yeniyi niye tercih etsinki. bırakın bu tür beklentileri de adam akıllı bu şehire sahip çıkın.
 BEKİR AKYURT
 9 Mart 2010 Salı 12:15
Ben de değerli hocam gibi düşünmekteyim. Eğer 2. üniversite bizim mevcut fakülteleri bünyesine alıpta kurulacaksa, olmasın daha iyi. Niye 2 . üniversite fikri kabul edilir. Çünkü bu şehirde istihdam sıkıntısı var. Sıcak para yok. Ekonomi berbat. 2. üniversite kurulursa ve hepsi de yeni fakülteler olursa oralara yeni hocalar alınır, yeni personel ve benzeri istihdam imkanlarıyla, bir de öğrenci harçlıklarından faydalanacak şehir esnafı filan. Başka bir beklenti varsa söyleyin.
 Kadir
 9 Mart 2010 Salı 06:46
Mehmet Şener, hangi siyasi görüşten olursa olsun, şehre yapılan hizmetleri takdir etmesini biliyor, onu diğerlerinden ayıran gazeteciliği bence bu. Ak Parti'nin Erzurum'a yaptığı hizmetler gerçekten büyük olmuştur, bunu inkar etmemek gerekir. Ama belediyeler sınıfta kalmıştır. Tayyip bey yırtınıyor, belediyeler birşey yapmıyor. Bu çok yazık. Kayseri'yi övmekle olmaz bu işler. Gece gündüz çalışmalı belediyeler. Heryer köy görüntüsünde. Allah bunun hesabını sorar sizden beyler, yazıktır, günahtır.
 nadir Cenk Yoncalık4
 9 Mart 2010 Salı 01:14
çevrelerinden birileriyle bu işlerin sohbetini yapsanız faydalı olacaktır. çünkü bu konuyu ve konumu en iyi onlar bilirler. Siyaset kurumları bu gün var yarın yok. siyaset adamları da, ama bu ülkenin geleceğinin inşaa edildiği kurumlar öyle mi? ya da öyle mi olmalı? Uzattım, ama vazife gördüm yazmayı. selam ve saygılarımla.
 nadir Cenk Yoncalık3
 9 Mart 2010 Salı 01:10
Haklı olarak karşı çıkıyordu. Şimdi 2. üniversite fikri var. Olsun elbette, bu bir kazanım olur ancak bendeniz yine aynı fikirdeyim ki, eğer bize bağlı fakülte ve yüksek okulların yeni yapıya aktarılmasıyla bu yapılacksa , bunun kazanımı değil kaybı olur. Zuira, yeni üniversitenin tercih edilme oranı ile eskisini mukayese dahi edemezsiniz. İhtimaldir ki, böyle bir durumda yeni üniversite bırakınız niteliklisini vasat altı öğrenci bulmakta dahi zorlanacaktır. Sevgili kardeşim bence üniversite çev
 nadir Cenk Yoncalık2
 9 Mart 2010 Salı 01:07
mevcut üniversitenin yerleşik birimlerinden bünyesine katmak suretiyle oluşturulacak fikri vardı. Yani, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi alınıp ismi neyse 2. üniversite bünyesine katılacaktı. Veya ziraat veya işletme vs. Bunun dışındaki oluşumlara zaten hem YÖk hem de hükümet kaynak gerekçesiyle kesinlikle olmaz diyordu. Durum bu olunca da, yapılan açıkça siyasi bir oyun olarak orta yere çıkıyor; bizler de bu oyuna tepki veriyorduk. Bahsettiğiniz doktor da belli ki, bu durumu bildiği için hakl
 nadir Cenk Yoncalık1
 9 Mart 2010 Salı 01:05
Beyefendi o günün şartlarında ikinci üniversite ile bugün bir değil. Niye çünkü o günün iktidar milletvekili aklı sıra Erol Oral'a ders vermek ve üniversitenin içini boşaltmak niyetindeydi. Ben de üniversitede hocayım. O günü bugün gibi hatırlıyorum. Sizin anlattıklarınızı ve o günkü yazdıklarınızı bilmem ama, o gün senetoda konuşulanlar ve 2. üniversite düşüncesinin siyasi hesap üzerine oturtulduğu fikri hafızamdaki tazeliğini koruyor. Hatta daha ayrıntısını da söyleyim, o günkü 2. üniversite
Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Dadaş Tv